Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 26

1. Adın korunması

III. Ad üzerindeki hak

1. Adın korunması

Madde 26 - Adının kullanılması çekişmeli olan kişi, hakkının tespitini dava edebilir.

Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddî zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevî tazminat ödenmesini isteyebilir.

I-) Yargı Kararları:

1-) YHGK, T: 10.03.2010, E: 2010/18-135, K: 2010/136:

“... Özel hukuk açısından ad, kişiyi tanıtan ve onu diğer bireylerden ayırmaya yarayan bir kavramdır. Kendine özgü kişiliği ve özvarlığı olan her birey, başkalarından adıyla ayırt edilir, toplum ve ailesi içinde bununla yer alır. Onun içindir ki her kişinin bir adının olması ve adının nüfus siciline yazılması yasayla zorunlu kılınmıştır. Bu zorunluluk aynı zamanda kişinin yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir öğesini oluşturan adını özgürce seçmesi ve onunla tanınması için kendisine tanınmış bir temel kişilik hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınmış olan adın, kişilik hakları içerisinde taşıdığı önemi göz önünde bulunduran 4721 sayılı Türk Medeni Yasasında kişiliği korumaya ilişkin hükümlerle yetinilmeyip (m. 23-25), onu ayrıca düzenlemek yoluna gidilmiştir (m. 26-27). Buna göre anılan yasanın 27. maddesi hükmü uyarınca adın değiştirilmesi, ancak haklı nedenlere dayanılarak hakimden istenebilir ise de kişiye sıkı sıkıya bağlı olan ad üzerindeki bu hakkı, kişinin kendisinden başkası kullanamaz.

O halde somut olayda, yaşamı süresince nüfus kütüğünde yazılı (Celal) adını taşıyıp bu adla öldüğü anlaşılan kişinin (babanın) adının değiştirilmesi istemiyle davacı (oğlu) tarafından açılan davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddi gerekirken…

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. …

Hukuk Genel Kurulu’nca … gereği görüşüldü:

Dava, davacının ölmüş olan babasının nüfus kütüğünde yazılı olan “Celal” adının “Celalettin” olarak düzeltilmesi istemine ilişkindir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; muris/babanın adının düzeltilmesi istemiyle açılan davada, davacı oğulun aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, bir davada taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Dolayısıyla davacı sıfatı (aktif husumet) dava konusu hakkın sahibine; davalı sıfatı (pasif husumet) o hakka uymakla yükümlü olan kişiye aittir.

Bu noktada, mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir.

Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemez; dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.

Görüldüğü üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. … ad üzerindeki hakkın kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu ve bu hakkın kişinin kendisinden başkası tarafından kullanılamayacağı her türlü duraksamadan uzaktır.

O halde, adın değiştirilmesine yönelik bir davada davacı sıfatının (aktif husumetin), dava konusu o hakkın sahibine ait olduğu kuşkusuzdur.

Somut olayda, davacının murisi babası Celal 10.04.1999 tarihinde vefat etmiş ve davacı Fikret tarafından, babasının nüfus kütüğünde yazılı olan “Celal” adının “Celalettin” olarak düzeltilmesi istemiyle 17.08.2008 tarihinde görülmekte olan dava açılmıştır. …

Murisin yaşamı boyunca tüm resmi işlemleri “Celalettin” adıyla yaptığını ve bu adla tanınıp bilindiğini ileri süren davacının, “Celal” ile “Celalettin”in aynı kişi olduğuna dair bir tespit davası açması olanağı bulunduğu gibi, o davada verilecek hükmün tüm işlemlerde bağlayıcılığının bulunacağı açıktır.

Ne var ki; az yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca, kişiye sıkı sıkıya bağlı bulunan dava konusu ad üzerinde hak sahibi bulunmayan davacı Fikret’in eldeki davada aktif husumet ehliyetinin bulunduğundan söz edilmesi olanaklı değildir....”

II-) Türk Kanunu Medenîsi:

II. İsim üzerindeki hak

1– İsmin himayesi

Madde 25

İsmi ihtilâfa mahal veren kimse, hâkimden hakkının tanınmasını talep edebilir. İsmi gasbolunmasiyle mutazarrır olan kimse, bunun menini ve taksir vukuu takdirinde maddi tazminat talebi hakkına halel gelmemek üzere maruz kaldığı haksızlığın mahiyeti icabediyorsa manevi tazminat namiyle bir meblâğ itasını da talep edebilir.

III-) Madde Gerekçesi:

Yürürlükteki Kanunun 25 inci maddesini karşılamaktadır.

Maddede ve kenar başlıklarında “isim” yerine dilimizde daha yaygın bir uygulama alanı bulan ve daha güncel olan “ad” sözcüğü kullanılmıştır.

Maddenin birinci fıkrası aslına uygun olarak arılaştırılmak suretiyle yeniden kaleme alınmıştır.

Maddenin ikinci fıkrası da aynı şekilde aslına uygun olarak yeniden kaleme alınmıştır. Maddenin sadece “adın gasba karşı korunmasını”, yani adın başkaları tarafından haksız olarak kullanılmasını düzenlediği göz önünde tutularak, “buna son verilme davasının” zarar ve kusur koşullarını gerektirmediği, oysa tazminat davalarının kusur koşullarına bağlı olduğu ifade edilmiştir. Maddenin bu fıkrasında manevî tazminat istemi, İsviçre Medenî Kanununun 29 uncu maddesine uygun olarak sadece bir miktar paranın verilmesine yönelik olmaktadır. Bu niteliği vurgulamak üzere “manevî tazminat ödenmesini” ifadesine yer verilmiştir.

IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:

1-) ZGB:

III. Recht auf den Namen

1. Namensschutz

Art. 29

1 Wird jemandem die Führung seines Namens bestritten, so kann er auf Feststellung seines Rechtes klagen.

2 Wird jemand dadurch beeinträchtigt, dass ein anderer sich seinen Namen anmasst, so kann er auf Unterlassung dieser Anmassung sowie bei Verschulden auf Schadenersatz und, wo die Art der Beeinträchtigung es rechtfertigt, auf Leistung einer Geldsumme als Genugtuung klagen.

2-) CCS:

III. Relativement au nom

1. Protection du nom

Art. 29

1 Celui dont le nom est contesté peut demander au juge la reconnaissance de son droit. 

2 Celui qui est lésé par une usurpation de son nom peut intenter action pour la faire cesser, sans préjudice de tous dommages-intérêts en cas de faute et d’une indemnité à titre de réparation morale si cette indemnité est justifiée par la nature du tort éprouvé.

 

 

Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X